Umarım bundan sonraki tüm yazılarımı böyle keyifli bir şekilde yazarım. Daha önceki yıllara nazaran lige en hazır başlayan Fenerbahçe’yi izledik. Oyuncular hem fizik olarak diriydi hem de bunu 90 dakikaya nasıl yaymaları konusunda bilinçliydi. Demek istediğim oyuncuların kondisyonu 60 dk oynayacak kadardı ve oyuncularda maçı 60 dakikada bitirdi.

Oyunun ilk ve son 30 dakikaları 3. bölgede sayıca fazla, top rakipteyken yaptığı baskılarla topu çalan ve rakip oyuncuları rahatsız eden bir Fenerbahçe vardı. Fenerbahçe 30. dakikadan itibaren oyununu rölantiye aldı ve bu tarzı 60-65. dakikalara kadar sürdürdü. Sonrasında da oyuncu değişiklikleri ile gelen kan değişimi ile maçı bitirdi.


Yukarıdaki gollerin zamana göre dağılımı olan grafik tam anlamıyla olmasada ilk paragrafta anlatmaya çalıştığım durumu destekliyor. Daha öncesinde de söylediğim gibi Fenerbahçe pas oyunu oynuyor ve bu açıkça görülen tezim bu maç yine kanıtlandı.

Kaleci Altay’dan oyun başlatılıyor ve takımı adeta bir maestro gibi yöneten Kaptan Emre Belözoğlu oyunu yönlendiriyor. Fenerbahçe asla topu vermek istemiyor, topu uzaklaştırma adına kaleci ve stoperlerin bam güm uzun oynamasından (kaleci degajı dahil) uzak ve doğru bir anlayış içerisinde.

Elbette bu pas oyunu iki stoper veya iki ön libero arasındaki yan paslardan ibaret değil, aynı zamanda anahtar ve duvar paslarının kullanımıyla rakip oyuncularının geçilmesi ve kendi oyuncularımızın direkt topla ceza sahasında buluşması sağlanıyor. İstatistiklere göre ise Kruse anahtar pasta 1. sırada. Pas oyununda hatta artık günümüz futbolunda olması gereken oyuncular arasındaki mesafe de oldukça iyidi.

Ancak bu oyunun geliştirilmesi için (muhakkak teknik ekipte farkındadır) pas atmak kadar pas alabilmekte önemlidir. Fenerbahçe’de oyuncular boş alanlardan faydalanıp, pas almaya çalışmıyor hatta kaptan Emre nerelere geçmeleri gerektiğini bazen kendi eliyle gösteriyor. Bunu hiç yapamadık değil, yaptığımız ilk anda sürekli paylaşılan Dirar’ın golü videosu meydana geldi. Elbette bu bir anda olamaz ama zamanla neden olmasın.


Maçı izlemeden yukarıdaki istatistiğe bakarsak Fenerbahçe’nin çok iyi bir savunma yaptığını düşünebilirdik. Ancak bu genel istatistik Fenerbahçe’nin topa %76 gibi bir sahip olup, rakibe vermediğini, attığı şutlarla rakip takıma zor anlar yaşattığını ve bu yüzden rakip takımın şut atmasını geçtim, kaleye gelmesine fırsat tanımadığını gösterir. Ayrıca o 18 top çalmanın çoğu 3. bölgede yapılan baskı ile sağlanmıştır.


Yukarıdaki grafikte hangi pas tipinden ne kadar kullandığına dair yuvarlak diyagramla genelleştirilmiş bir grafik mevcut. Grafikte de gördüğünüz üzere bu pas yoğunluklu oyundaki en önemli isim Emre Belözoğlu. Peki Emre sakatlanırsa ne olacak ? Ersun hoca bu sorunun yanıtını bulmak için o mevkide Tolgay-Ekici-Alper ve Ferdi’yi kullandı.

Tolgay şu ana kadar yeterli bulunmadı ve yine sakat. Mehmet Ekici hangi mevkide oynarsa oynasın Fenerbahçe seviyesinin altında bir oyuncu. Alper ise bana göre orta sahanın merkezinde oynasada regista rolünde oynayamaz. Ferdi ise o rolü bile iyi oynamıştı ama ben tercih etmem. İşte Ersun hocanın 6 numara istemesinin sebebi bu. Hem oyun kurabilsin hem de savunma özellikleri ortalamanın üstünde bir oyuncu olsun istiyor. Bu yüzden Gustavo-Mvila ya da o stilde bir oyuncu şart.


Yukarıdaki resim dediklerimizi özetler şekilde Maestro Emre’nin etrafında doğru şekilde dizilmiş oyuncular ve karşısında kadıköy deplasmanına üçlü savunmayla çıkıp onu da kötü oynayan Gazişehir. Hem maçta hem de resimde görüldüğü üzere Ersun hoca savunmayı üçleyen 6 numaradan vazgeçmiş gibi ama beklerin ileri çıkması aynı şekilde devam ediyor.

Tek fark oyun kurucu 6 numara geriye yakın durup, top almaya geliyor. Ersun hocanın oynatmaya çalıştığı oyun bana göre modern futbola tamamen uygun. Elbette aynı seviyeler olmasa da aksini savunursanız Klopp ve Emery’nin yaptıklarını inkar etmiş olursunuz. Ben özellikle Ersun Hocayı tarz olarak Arsenal Teknik Direktörü Unai Emery’e çok benzetiyorum (Bakın benzetiyorum diyorum, tabii ki aynısı değil). 2013- 2014 Fenerbahçesi Valencia ve Sevilla Emery’isine ve 2019-2020 Fenerbahçesi ise geçen ve bu sezondaki Arsenal’in tarzına bana göre benziyor. Türkiye ligi içinse bu oyun tarzı oldukça doğru.

Oyuncu bazlı konuşmak gerekirse ilk olarak Max Kruse’den başlamak istiyorum. Ersun hoca ona tam istediğini vermiş; Özgürlük. Oyun bilgisi ve görüşü üst düzey. Liderlik özelliği var ve gösterişsiz bir oyun oynayıp hiçbir şey yapmıyor gibi görünüyor olduğu an bile verdiği bir pas ile oyunun kaderini değiştirebilecek bir oyuncu. Ayrıca Ersun hoca dünyada birçok hocanın yaptığı gibi Emre’yi saha içi lideri seçmiş ve onu tıpkı bir teknik direktör gibi kullanıyor.

bkz. Lucien Favre’nin Reus’u seçmesi. Ayrıca Emre oyundan çıktığında ise bu rolü Kruse devralıyor. Zanka için konuşmak çok erken ama denilenleri doğrularcasına ağır ve ayağı zayıf bir oyuncu. Ancak markajı iyi ve karekterli bir oyuncu gibi duruyor. Yanına oyun kurabilecek, sol ayak ve hızlı bir oyuncu gerekli. Takıma sol bek geldiği takdirde hocanın sakatlanan Moses yerine ilk tercihi Dirar olacaktır.

Ancak Dirar’ın sol bek oynaması koşulunda malesef Deniz olacaktır. Bu deniz kötü oyuncu demek değil, ama maçta da görüldüğü üzere bunu hak eden oyuncu Ferdi. Özellikle Kruse ile aynı dili konuşurcasına olan uyumlarını hepiniz fark etmişsinizdir. Gecenin en güzel karesi ise aşağıda göreceğiniz maç sonu hoca ile olan sarıldıkları pozdur.

Maçın çok konuşulmayan ama bana göre en underrated ismi Isla’ydı. Girdiği kademelerle savunmanın tüm açığını kapadı ve oyunun iki yönünü de çok iyi oynadı. Verdiği mücadele üst düzeydi ve Kaptan Emre’nin oyundan çıkarken onu verdiği kaptanlık pazubandı ile onurlandırması çok şık bir hareketti. Nabil Dirar sol bekte bile benim burada ne işim var demeyen, verilen her görevi elinden geldiğince yapmaya çalışan, antreman olarak profesyonel ama ruhen amatör bir oyuncu.

Ruhen neden amatör dedin diye soracak olursanız, taraftarın olumsuz tepkisine karşılık verir. Ancak bu adamı desteklersiniz sizin için sahada gerekirse canını verir. Rodrigues ise hızı, çalım yeteneği ve bitiriciliği ile dikkat çeken ama oyun içinde zayıf bir oyuncu. Pas vermemesi gereken yerde pas verdiği, içeride oyuncu yokken kafasını kaldırmadan orta açtığı oluyor bunlarda onun zayıf yönleri.

Umarım bunları azami seviyeye çeker. Vedat hırslı, güçlü, hava toplarında ve bitiriciliği iyi bir oyuncu ancak Vedat 30 maç boyunca bu formu devam ettirebilir mi ? Rehavete düşebilir mi ? Sakatlanırsa mevcut kadroyla ne yapılabilir ? Bu sorunun ilk yanıtı kanat oynayabilen, hızlı, savunma arkasına sarkan ve bitiriciliği vasatın üstünde bir oyuncu transfer edilmeli. 2. yanıtı ise Kruse santrafora geçecek arkasına ise Zajc ya da Ferdi monte edilecek.


Son olarak ise maçın yıldızı tribünlere bir Fenerbahçe taraftarı olarak teşekkür ediyorum. Maçın başlayış düdüğünden bitiş düdüğüne kadar desteği bırakmadınız, rakip oyunculara ıslık ve uğultularla zor anlar yaşattınız. Mevcut oyunculara güven aşılayıp ve yeni gelenlere kendinizi hayran bıraktınız. Şimdi sıra Başakşehir’i Kadıköy’e çevirmekte. Tünelin sonunda şampiyonluk ışığı var…

Twitter : @alfredo_scout

Paylaş

Yazar Hakkında

1 thought on ““Işık Var! ” Alfredo Scout

  1. Geri bildirim: TAKIM! |

Comments are closed.

error

Bizi Takip Etmek İster Misiniz?